Bu Blogda Ara

27 Aralık 2010 Pazartesi

♥❤ΜΞЯΗΛβΛ ⅮΘϨϮⅬΛЯ❤♥Kadın sağlığı, erkek sağlığı , çocuk sağlığı ,diş sağlığı, göz sağlığı, Cildiniz, Estetik & Güzellik, Sağlıklı Cinsel Yaşam, Sağlıklı Beslenme ve Diyet hakkında bilmek istediğiniz ve merak ettiğiniz bütün haberler-yenilkler burada. www.saglikveyasamdergisi.com.tr


   
♥❤ΜΞЯΗΛβΛ ⅮΘϨϮⅬΛЯ❤♥Kadın sağlığı, erkek sağlığı , çocuk sağlığı ,diş sağlığı, göz sağlığı, Cildiniz, Estetik & Güzellik, Sağlıklı Cinsel Yaşam, Sağlıklı Beslenme ve Diyet hakkında bilmek istediğiniz ve merak ettiğiniz bütün haberler-yenilkler burada. www.saglikveyasamdergisi.com.tr

Birgo aracılığı ile saglikveyasamdergisi blogundan gönderilmiştir.


 

20 Aralık 2010 Pazartesi

Kış Depresyonu Sizi Esir Almasın!


Yüzünü daha az gösteren ‘güneş’ nedeniyle çoğumuz enerji yoksunluğu ve hayattan keyif alama gibi sorunlarla baş etmek zorunda kalıyoruz! Aslında ‘Kış depresyonu’ olarak adlandırılan ve özellikle kadınları etkisi altına alan bu hastalıktan korunabiliriz. İşin püf noktası ise haftada en az 2 kez balık tüketmek ve bol bol egzersiz yapmak!

Psikolog Orhan Öztürk

“Çok uykum olmasına rağmen gece uykuya dalmakta zorluk çekiyorum, sabahları da zar zor uyanıp gün boyu halsiz oluyorum”, “Kimse ile görüşüp konuşmak istemiyorum”, “Çok mutsuzum, içimden bazen ağlamak geliyor”, bu tarzı yakınmaları kış mevsiminde çevremizden sıkça duyuyor ya da kendimiz de dile getiriyoruz… Özellikle kadınları etkisi altına alan kış depresyonunun yaşamı çekilmez hale getiriyor, oysa bu hastalıktan korunmanın mümkün. Kış mevsimi bazı kişiler için oldukça zor geçiyor. Çünkü enerji yoksunluğu, gün içinde aşırı uyuklama, sabahları geç uyanma ve hayattan keyif alamama gibi durumlar yaşam kalitesini ciddi boyutlarda bozabiliyor. Ancak alınacak olan bazı önlemler ile kış mevsimini enerjik ve keyifli bir şekilde geçirmek mümkün.

Toplumun yüzde 10’unu etkiliyor!

Kış depresyonu, yılın diğer zamanlarında zihinsel durum açısından oldukça sağlıklı olmalarına karşın, soğuk aylar yaklaştıkça depresyon belirtileri gösteren kişilerde görülen ruhsal bir düzensizlik durumu olarak tanımlanıyor. Teknik adı “mevsimsel duygu durum bozukluğu” olan bu rahatsızlık nadiren de olsa diğer mevsimlerde ortaya çıkabiliyor. Kış depresyonu yaşayan kişilerin en belirgin özellikleri ise her sene kış ayları yaklaştıkça gözlenen depresyona özgü mutsuzluk, keyifsizlik, hayattan tat alamama ve enerji azalması gibi durumlar yaşamaları. Yapılan çalışmalar özellikle kadınları etkisi altına alan kış depresyonunun tüm yetişkinler arasında yüzde 1.5 - 10 gibi yüksek bir oranda gözlendiğine işaret ediyor.

Belirtileri neler?

Genellikle soğuk ve az ışıklı aylar yaklaştıkça giderek artan belirtiler şöyle sıralanıyor:

Enerjisi yoksunluğu,
Sabahları güç uyanma,
İsteksizlik,
Genel keyifsizlik,
Gün içinde aşırı uykulu olma,
Konsantrasyon güçlüğü,
Performans düşüklüğü gibi depresyona özgü durumlar yaşanıyor.
Sıklıkla karbonhidratlı besinler tercih edildiği için kilo alınıyor.
Depresyonu önlemenin 7 püf noktası!

Kış boyunca gündüz saatleri süresince olabildiğince doğal güneş ışığı almalısınız. Bu nedenle penceresi olmayan ve yapay ışıkla aydınlatılan ortamlarda çalışıyorsanız, sabah mesai saatinden önce ve hafta sonları güneşli ortamlarda bulunmaya çalışın.
Evde ve işyerinde aydınlatma için doğal güneş ışığı tarzında ışık veren ampuller kullanın.
D vitamini açısından zengin olan balık etini haftada en az 2 kez tüketin. Bol sıvı ve meyve suyunu ihmal etmeyin.
Mümkünse kış tatillerinizi güneşli ve rahat ortamlarda geçirin.
Uyku alışkanlıklarınızı değiştirmeyin, hafta sonları geç saatlere kadar uyanık kalmayın.
Haftada 3-4 gün egzersiz yapın. Böylelikle hem kendinizi daha dinç hissedecek, hem de gece daha rahat uykuya dalacaksınız.
Yapmak isteyip de devamlı ertelediğiniz sosyal aktiviteler için kış mevsiminin iyi bir fırsat olduğunu akıldan çıkarmayın.
Uzmana ne zaman başvurmalı?

Değişken sosyal ve fizyolojik şartlara bağlı olarak ortalama ruh halindeki dalgalanmalar herkeste görülebilir ve bu durum bir seviyeye kadar son derece olağan. Kış depresyonu bir uzmana başvurulmadığı durumlarda baharın gelmesiyle de pekala kendi kendine geçebilir. Ancak duygu durumdaki düşüşler her sene kış aylarında belirgin olarak ortaya çıkıyorsa ve kişinin psikolojik, sosyal, ailevi ve akademik hayatını ciddi derecede etkilemeye başlamışsa, artık bir uzmana görünme vakti gelmiştir. Böylelikle profesyonel yardım alan hastalar bir sonraki yılın kış depresyonuna karşı daha hazırlıklı olur ve hastalıkla çok daha verimli metotlarla başa çıkmayı öğrenirler.

Işık terapisi ile etkili çözüm!

Kış depresyonunda diğer depresif bozuklukların tedavisinde kullanılan klasik yöntemler olan bilişsel-davranışçı psikoterapi ve ilaç tedavisinden farklı olarak, ışık terapisi (fototerapi) ile melatonin hormon desteği uygulamalarına yöneliniyor. Özellikle ışık terapisi ve psikoterapi kombinasyonu ile hastaya ilaç vermeden ve olası yan etkilerden uzak kalarak çok başarılı sonuçlar elde etmek mümkün oluyor. Tedaviye yanıt oranı kişiden kişiye ve kullanılan yöntem kombinasyonuna bağlı olarak değişiyor. Ortalama bir ışık terapisi seansı 30-60 dakika sürüyor ve hastalar genellikle ilk 1 hafta sonrasında iyileşme fark etmeye başladıklarını ifade ediyor.

Karındaki Aort Anevrizması Ani Ölümlere Yol Açabiliyor


Genel olarak damarların genişlemesi, çapının artması ve balonlaşması olarak tanımlanabilen “anevrizma” ani ölümlere yol açabiliyor. Oysa karın aortundaki anevrizmalar basit bir ultrasonografi tetkiki ile tespit edilebiliyor!

Doç Dr. Erdal Aslım

Kalp Damar Cerrahı Uzmanı

Dünyadaki mevcut istatistikler ve rastlanma sıklığı göz önüne alındığında, ülkemizde halen binlerce tanısı konmamış aort anevrizmalı hasta olduğu tahmin ediliyor. Vücudun tüm damarlarında oluşabilen anevrizma en sık karın bölgesinde gelişiyor. Anevrizma genelde hiçbir yakınmaya yol açmadığı için tesadüfen kontrol amaçlı tetkikler yapılmadıysa damar yırtılmadan önce fark edilemiyor. Anevrizmanın ilerlemesine karşın bir önlem alınmadığı için de damar daha fazla şişiyor ve içindeki basınca dayanamayarak bir balon gibi patlıyor. Aslında karın aortundaki anevrizmalar basit bir ultrasonograf tetkiki ile tespit edilebiliyor. Bu nedenle her yetişkinin 40 yaşından sonra 5 yılda bir ultrason muayenesinden geçmesi yaşamsal önem taşıyor.

Erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görülüyor

Anevrizma durumunda, çeşitli nedenlerle damarın formu bozulup genişliyor ve çapı yüzde 50 oranında genişliyor. Yani, normalde 2 santim çapa sahip olan aort damarı genişleyerek 3 santime ulaşırsa, buna aort anevrizması deniyor. Anevrizma en çok, kalpten pompalanan kanın tüm vücuda dağılımını sağlayan aort damarında oluyor. Aortun damarında da en çok karın içerisinde, böbreklerin alt kısmında bulunan karın aortunda rastlanıyor. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görülen, aort yırtılması sonrasındaki ölüm riski de batılı ülkelerdeki istatistiklere göre yüzde 90 gibi yüksek bir oranda oluyor. Avrupa ve Amerika’daki istatistiksel araştırmalara göre 65 yaş üstündeki 100 erkekten 3 tanesinde bu hastalık görülüyor.

Ülkemizde yaklaşık 100 bin hasta saatli bomba ile yaşıyor!

İstatistikler ülkemize uyarlandığında ülke genelinde şu anda 80000 ile 100000 arasında karın aortu anevrizmatik olarak genişlemiş bir hasta grubu olduğu hesaplanıyor ve bunlara her yıl 3000 kadar yeni teşhis edilen hastanın katılımının olması gerektiği görülüyor. Bu rakamlara rağmen ülke genelinde yaklaşık olarak her yıl maksimum 1500 civarında hastaya müdahale edildiği biliniyor. Halihazırda binlerce hasta karınlarında böylesine tehlikeli bir hastalığın varlığından veya tedavi imkanlarından habersiz bir şekilde yaşıyor. adığı uyarısında bulanarak, “Belki de bazıları düşük risk ile tedavisi mümkün olabilecek bu hastalık nedeniyle yaşamlarını aniden kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor.” Diyor.

En büyük risk faktörü “damar sertliği” !

Aort anevrizmaları çoğunlukla ateroskleroz, halk diliyle damar sertliğinden kaynaklanıyor. Damar sertliği nedeniyle damar duvarlarında kalsiyum ve yağ plaklarının oluşturduğu deformasyonlara bağlı olarak damar duvarı deforme olup genişlemeye başlıyor ve anevrizma gerçekleşiyor. Damar sertliğinin yanı sıra farklı risk faktörleri de bulunuyor:

Ailede anevrizma varlığı
Erkek olma
Sigara kullanımı
Bacaklarda damar hastalıklarının var olması
Hipertansiyon
Kan yağlarının yüksekliği
KOAH yani bronşit veya astım gibi kronik akciğer hastalıklarına sahip olma
“Marphan sendromu” ya da “sistemik lupus”, “ ehlers danlos sendromu” gibi doğuştan gelen bağ dokusu hastalıkları ve özellikle ülkemizde daha yaygın olarak rastlanan “Behçet hastalığı” gibi hastalıklara sahip olma.
Damar bir balon gibi patlıyor!

Anevrizmada en önemli tehlike, damarın aniden yırtılarak iç kanamaya yol açabilmesi. Üstelik aort anevrizmaları genelde hiçbir şikayete neden olmadan ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla kontrol amaçlı tetkikler yapılmadıysa hastalar anevrizmayı yırtılmadan önce fark edemiyor. Anevrizma bazen, damar çapındaki artışa bağlı olarak omurgaya baskı yapabiliyor. Ancak bu baskının yol açtığı ağrılar, sıklıkla omurga veya böbrek ağrıları ile karıştırılabiliyor. Anevrizmanın ilerlemesine karşın bir önlem alınmadığı için de damar daha fazla şişiyor ve sonunda içindeki basınca dayanamayarak bir balon gibi patlıyor. Anevrizma yırtılırken buna şiddetli bir ağrı, bulantı ve kusma eşlik edebiliyor. Karın aortu yırtıldığında kan bir anda karın içerisine boşalıyor, kan kaybına bağlı tansiyon düşmesi ile hasta şoka giriyor. Organlara giden kan akımının durması ile hastanın yaşamı ciddi şekilde tehlikeye giriyor.

Utrasonografi ile tespit ediliyor!

Karın bölgesindeki aort anevrizmaları tesadüfen, karın içerisindeki diğer organların hastalıkları nedeni ile yapılan tetkiklerle ortaya konabiliyor. Zayıf kişilerde anevrizma karın muayenesi ile tespit ediliyor. Ancak şişman kişilerdeki yağ fazlalığı muayene ile tespite engel oluyor. Bu kişilerde henüz elle tespiti mümkün olmayan anevrizmalar için, en basit ve ucuz tetkik yöntemi “karın ultrasonografisi” oluyor. Teşhis amaçlı kullanılabilen diğer tetkikler arasında ise bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans yöntemleri bulunuyor. Bu tetkikler ağrısız ve komplikasyonsuz olmakla birlikte radyasyon gibi yan etkileri bulunmuyor.

Ne zaman ameliyat?

Küçük çaplı anevrizmalar 6 ay veya 1 yıl gibi aralıklarla ultrasonograf ile düzenli olarak takip ediliyor. Bu süreçte hastanın ağır şeyler kaldırmaması, aşırı ıkınma hareketinden kaçınması, yüksek tansiyon ile savaşması, kandaki yağ oranına dikkat etmesi ve sigarayı bırakması isteniyor. Aortun çapı 5.5 santime ulaştığında ise damarın yırtılma riski olduğu için operasyon kararı alınıyor. Mevcut tıbbi bilgi ve teknolojiler eşliğinde operasyon; “klasik açık yöntem” veya “EVAR” yani “Endovasküler Aortik Stent İmplantasyonu” şeklinde kapalı yöntemler ile yapılabiliyor. Açık veya kapalı operasyondan hangisinin uygulanması gerektiğine de damarların anatomik yapısı, hastanın yaşı ve ek hastalıkları göz önüne alınarak karar veriliyor.

28 Ekim 2010 Perşembe

Bağışıklık Sisteminizin Doğal Sigortası:‘Kırmızı Reishi’ Mantarı


Japonca’da ‘Ölümsüzlük’ anlamına gelen Kırmızı Reishi Mantarı, Japonya Sağlık Bakanlığı tarafından kansere karşı korunmada yararlanılabilecek en çok dikkati çeken bir mantar türü olarak kabul ediliyor. Bilimsel araştırmalar, Kırmızı Reishi Mantarı’nın vücudumuzun doğal savunma mekanizmasını güçlendirerek olumsuz etkilere karşı korumak, yüksek tansiyon, kolesterol, diyabet, bronşit, prostat gibi problemlerle baş etmek, kanser, karaciğer bozuklukları, hepatit, HIV/AIDS gibi hastalıklardan korunmada ve bu hastalıklarla savaşırken faydalı olduğunu ortaya koymuştur.

Prof.Dr.Erdem Yeşilada

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

Fitoterapi ve Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı
Kırmızı Reishi Mantarı’nın bağışıklık sistemini güçlendirerek sağlığınızı korumaya yardımcı olduğu, içeriğindeki aktif maddelerle birçok hastalığın tedavisinde destekleyici olarak kullanılabileceği belirtiliyor. Farmakoloji ve fitoterapi, yani doğal kaynaklı ilaç ham maddeleri üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Erdem Yeşilada Kırmızı Reishi Mantarı’nı anlattı.
· Kırmızı Reishi Mantarı nedir?

Bazı mantar türleri, özellikle Uzakdoğu’da son derece değerlidir. Gerek Çin ve gerekse Japon tedavi sistemlerinde Latince bilimsel adı Ganoderma lucidum olan Reishi mantarı bunlar arasında en çok dikkati çekenidir. Kırmızı Reishi Mantarı Japonya’da önemli mantarlardan biridir ve polisakkarit içerikleri bakımından zengindir, dolayısıyla bağışıklık sistemini desteklemektedir. Bu nedenle insanın daha dinç, hastalıklara daha dirençli olmasını sağlar. Bu bakımdan insan ömrünü uzatıcı özellikleri bulunduğu kabul edilir. Reishi Mantarı’nın Çin tıbbında yüzlerce yıllık geçmişi vardır. Son yıllarda gerek Avrupa ve gerekse Amerika’da önemli bir yer kazanmıştır. Etkileri bilimsel olarak giderek artan bir şekilde ortaya konulmaktadır. Reishi Mantarı’nın bir diğer etkili bileşen grubu ise taşıdığı triterpen yapısında bileşenlerdir. Triterpen bileşenlerinin reishi’nin iltihap giderici, immün sistemi destekleyici, kalp ve damar sistemi ve tansiyon gibi birçok etki profili içerisinde önemli rolü bulunmaktadır. Polisakkaritler ve triterpenlerle birlikte bilhassa bağışıklık sistemi üzerinde daha yüksek aktivite gösterir.

· Türkiye’de üretimi tedavi edici özelliğini azaltır mı?

Hiçbir madde doğada yoktan var, vardan da yok edilemez. Siz ne verirseniz, onu biyolojik sistemi içerisinde kendi ihtiyacı olan maddelere dönüştürecektir. Verdiğiniz mineraller, inorganik materyaller onun için bir kaynaktır. Çünkü besinlerini topraktan almaz. Ölü kütükten, ölü tahtadan alır. Kendi dönüşümünü yapar. Mantarlar zaten yarı parazit organizmalardır. Uygun ortamı sağladığımız her yerde bu mantarlar yetişebilir.

· Bağışıklık sistemi ve kronik hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri

Mevcut kaynaklar ( İngilizce yazılmış olan) kalp-damar, antioksidan ve immün sistemi üzerinde olumlu etkileri bulunduğu deneysel olarak gösteriyor. Özellikle prostat ve göğüs kanseri üzerine yapılan sayılı klinik çalışmalarda tedavi edici özelliği saptanmıştır. Bu da önemli bir parametredir. Olması gereken, bu tip çalışmaların arttırılmasıdır. Bilimsel çalışma sonuçlarına bakıldığında Reishi’nin avantajı hem antikanser özelliğine sahip olması, hem de bağışıklık sistemini desteklemiş olmasıdır. Kanser bugünden yarına oluşabilen bir durum değil, uzun süreçte ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, reishi’nin belirli bir program dâhilinde, sistematik olarak kullanılması sağlığın korunması bakımından önemli yararlar sağlayabilecektir.

· Kanserli hücreleri geriletme ve tümörleri küçültme yönündeki özelliği

Hem bağışıklık sistemi üzerinde etkili olması hem de antikanser bileşenlerine sahip olması bir ilaç veya karışım için önemli bir avantajdır. Kemoterapi uygulamalarında tümör hücrelerinin öldürülmesi amacıyla sadece ilaç verilmektedir. Ancak Çin’de modern tıp uygulamalarında kemoterapi sırasında kontrollü bir şekilde bağışıklık sistemini destekleyici doğal ürünlerin başarı ile uygulandığı görülüyor. Ancak kemoterapiyle birlikte bağışıklık sistemi ilacının gelişigüzel şekilde kullanılması önemli riskleri taşır. Çünkü bağışıklık sistemi ilacı, özellikle iltihabı artıran bazı maddeler taşıyorsa, ciddi advers etkiler ortaya çıkarabilir. Bağışıklık sistemi üzerinde Reishi Mantarı’nın tedavisi etkili olabilir. Olabilir diyoruz, çünkü bunlar sadece belirli popülasyonlarla yapılan çalışmaların sonucudur. Daha geniş kapsamlı uygulamalar yapılmalıdır. İlaçlar üzerinde yapılan çalışmalar çok uzun sürer. Bir sentetik ilacın piyasaya çıkması için genellikle verilen zaman 10 yıllık bir süreçtir. Bitkisel ilaçlarda ise durum daha komplikedir, çünkü daha çok bileşen vardır. Bu bileşenlerin her birisinin etkisini gösterebilmek uzun bir süreci gerektirebilir. Diğer taraftan bunlar, yüzlerce yıldır halk arasında gerçekleşen tedavide kullanıldığı için bunların etki profilinin bu özel bileşenlerine inmeden belirlenmeye çalışılması bu konuda önemli bir avantaj sağlayabilecektir. Çünkü neticede bunlar mantardır. Yapılan çalışmalar açık bir şekilde gösteriyor ki uzun süreçte kullanıldığında hiçbir belirgin yan tesiri yoktur ve bu önemli bir avantajdır. Yan tesirsiz hiçbir şey yoktur. Suyun bile yan tesiri vardır. Önemli olan bunun yeterli miktarını ayarlayabilmektir.

· Kullanım şekli ve yaş sınırı

Yan etki bakımından güvenilir olduğu mevcut çalışmalar ortaya koymaktadır. Herhangi bir yaş sınırı söz konusu değildir. Kanserin genç kimselerde olma olasılığı düşüktür. Bu bakımdan beş-altı yaşından itibaren kullanılması uygun olabilir. Ben her zaman bir maddenin uzun süreli alınmasına pek sıcak bakmamışımdır. Çünkü her madde vücutta belirli bir metabolizma sürecinden geçiyor ve vücuda belli bir yük getirebiliyor. Bu yüzden yediklerimiz ve içtiklerimiz de son derece önemlidir. Belirli periyodlarda bağışıklık sistemi ilaçlarının bir hafta- on gün gibi süreçlerle etki etmesi söz konusu değildir. Asgari olarak etki süresi üç haftadır. Üçer aylık dönemlerle, mesela mevsim geçişlerinde yapılabilecek, arada duruma göre 1 aylık bir ara verilecek bir programın uygulanması yararlı olabilir. Bağışıklık sisteminden bahsederken, alınacak ilaçlar da bağışıklık sisteminin geç oluşmasına sebep olabilir. Örneğin, bir enfeksiyonlu hastalık geçirirseniz bağışıklık sisteminin yeterli seviyeye ulaşması mümkün olmayabilir. Miligram olarak da yapılan çalışmalarda gördüğüm günlük miktar 6 mg civarıdır.

· Doğal kullanım tercih edilmeli

Bitkisel ilaçlar kapsüllere konduğunda doğrudan etkili olur, dolayısıyla içerisine herhangi bir katkı koymak gerekmez. Ancak maddeler çok dayanıksızsa o zaman antioksidan gibi koruyucular koymak gerekebilir. Biz her zaman sıvı uygulama şekilerini tercih ederiz. Çünkü emilim ağızdan başlar ve etki daha yüksek olur. Sıvı şekli bir avantajdır, çay da o bakımdan uygundur ama uygulanışı önemlidir. Tam tarif edilen şekilde uygulanması gereklidir.

27 Ekim 2010 Çarşamba


   
Kırmızı Reishi Mantarını bilmeyenler doğal sağlık sigortaları için mutlaka Dr.Soner Dileklenin Bu mantar türü ile ilgili yazısını okusunlar www.saglikveyasamdergisi.com.tr

Birgo aracılığı ile saglikveyasamdergisi blogundan gönderilmiştir.


 

22 Ekim 2010 Cuma

Grip Aşısında Devrim: Mikroenjeksiyon Sistemli Grip Aşısı: İntanza



Yeni geliştirilen grip aşısı 1,5 mm boyutunda çok küçük iğneli bir enjektör ile deri altına enjekte ediliyor, deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunduğu için daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkili… Aynı zamanda acısız ve de konforlu…

Prof. Dr. Selim Badur
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
Grip Çalışma Grubu Temsilcisi

Aşı yaptırmaya çekinenleri harekete geçirmek için 1,5 mm uzunluğunda çok küçük iğnesi olan mikroenjeksiyon sistemli grip aşıları piyasaya çıkarıldı. Yüksek teknoloji ürünü bu aşılar hem olan hem de uygulayan açısından yüksek konfor sağlamaktadır.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Grip Çalışma Grubu temsilcisi Prof. Dr. Selim Badur aşı ile şu bilgileri verdi:
‘’Bağışıklık sistemi ile grip ilişkisi, aşı, direnç gibi konular önceliklidir. Grip aşılarında yenilikler getirildi. En önemli yeniliklerin başında Deri içine uygulanan aşıların yer alıyor. Yeni geliştirilen aşıyla 1,5 mm boyutunda çok küçük iğneli bir enjektör ile aşının deri altına enjekte edilmesine başlanıyor. Yeni aşı aynı zamanda 0,1 ml. gibi çok düşük bir hacimde deri içine veriliyor. Deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunur, böylece bu yolla verilen aşı daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkilidir. Deri altına aşı yapmak zordur, ancak yeni çok küçük uçlu mikro injeksiyon sistemi ile bu zorluk aşılarak kitle aşılaması daha kolay hale gelecektir.
Bu yeni sistem, injeksiyon yaptırma nedeniyle, aşı olmaya çekincesi olanların da çekincelerini ortadan kaldıran ve rahatlıkla aşı olunmasını sağlayan bir sistemdir. Mikro enjeksiyon sistemli Grip aşısı ilk etapta 18-59 yaş grubundaki kişiler için uygulanacaktır. Deri içine aşı uygulamayı sağlayan bu yeni mikroenjeksiyon sisteminin aşılama oranlarını arttıracağına inanılmaktadır.
Deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunur, böylece bu yolla verilen aşı daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkilidir. Deri altına aşı yapmak zordur, ancak yeni çok küçük uçlu mikro injeksiyon sistemi ile bu zorluk aşılarak kitle aşılaması daha kolay hale gelecektir.

8 Ekim 2010 Cuma


   
Güzellik sırlarınız mı var? Başkalarıyla paylaşın. Bizimle yada takipçilerimizle sohbet etmek mi istiyorsunuz? Biz buradayız. Anlatmak istediğiniz bir hikaye, danışmak istediğiniz bir sorunuz mu var? Bizimle bu forum sayesinde sürekli irtibat halinde bulunabilirsiniz. Çünkü biz mutluluk gibi bilgininde paylaştıkça arttığına inanıyoruz ve hepinizi Sağlık ve Yaşam FORUM da bekliyoruz...rnhttp://saglikveyasamdergisi.forumdizini.com/

Birgo aracılığı ile saglikveyasamdergisi blogundan gönderilmiştir.