Bu Blogda Ara

cilt ve deri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cilt ve deri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2010 Cuma

Grip Aşısında Devrim: Mikroenjeksiyon Sistemli Grip Aşısı: İntanza



Yeni geliştirilen grip aşısı 1,5 mm boyutunda çok küçük iğneli bir enjektör ile deri altına enjekte ediliyor, deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunduğu için daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkili… Aynı zamanda acısız ve de konforlu…

Prof. Dr. Selim Badur
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
Grip Çalışma Grubu Temsilcisi

Aşı yaptırmaya çekinenleri harekete geçirmek için 1,5 mm uzunluğunda çok küçük iğnesi olan mikroenjeksiyon sistemli grip aşıları piyasaya çıkarıldı. Yüksek teknoloji ürünü bu aşılar hem olan hem de uygulayan açısından yüksek konfor sağlamaktadır.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Grip Çalışma Grubu temsilcisi Prof. Dr. Selim Badur aşı ile şu bilgileri verdi:
‘’Bağışıklık sistemi ile grip ilişkisi, aşı, direnç gibi konular önceliklidir. Grip aşılarında yenilikler getirildi. En önemli yeniliklerin başında Deri içine uygulanan aşıların yer alıyor. Yeni geliştirilen aşıyla 1,5 mm boyutunda çok küçük iğneli bir enjektör ile aşının deri altına enjekte edilmesine başlanıyor. Yeni aşı aynı zamanda 0,1 ml. gibi çok düşük bir hacimde deri içine veriliyor. Deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunur, böylece bu yolla verilen aşı daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkilidir. Deri altına aşı yapmak zordur, ancak yeni çok küçük uçlu mikro injeksiyon sistemi ile bu zorluk aşılarak kitle aşılaması daha kolay hale gelecektir.
Bu yeni sistem, injeksiyon yaptırma nedeniyle, aşı olmaya çekincesi olanların da çekincelerini ortadan kaldıran ve rahatlıkla aşı olunmasını sağlayan bir sistemdir. Mikro enjeksiyon sistemli Grip aşısı ilk etapta 18-59 yaş grubundaki kişiler için uygulanacaktır. Deri içine aşı uygulamayı sağlayan bu yeni mikroenjeksiyon sisteminin aşılama oranlarını arttıracağına inanılmaktadır.
Deri içerisinde bağışıklık sistemi hücreleri bol miktarda bulunur, böylece bu yolla verilen aşı daha az miktarda aşı verilmesine rağmen kas içine yapılan aşılar kadar etkilidir. Deri altına aşı yapmak zordur, ancak yeni çok küçük uçlu mikro injeksiyon sistemi ile bu zorluk aşılarak kitle aşılaması daha kolay hale gelecektir.

27 Nisan 2010 Salı

TATİLDEN SONRA DOKTORA GİTMEMEK İÇİN

Aman güneşe dikkat edin.. Bilinçsiz bronzlaşma başta kanser olmak üzere birçok deri hastalığına sebep olabilir...

Dayanılmaz sıcaklar bastırdı, ilk fırsatta deniz kenarına gidip ferahlamak ve bronzlaşıp güzelleşmek istiyorsunuz.. Yola çıkmadan önce bu yazıyı mutlaka okuyun.. Çünkü sağlığınız her şeyden değerliii...

İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güzin Özarmağan, güneşe ve ultraviyole ışınlarına karşı dikkatli olunması konusunda uyarıyor.. Çünkü bilinçsiz güneşlenme ya da güneşe çıkma sağlığımızda onarılması zor hastalıklara sebep olabilir....
10:00- 14:00 SAATLERİNDE GÜNEŞTEN SAKININ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan ; Güneş yaşamsal kaynaklarımız arasında sayılan birkaç olgudan birisidir. Fotobiyoloji gün geçtikçe daha iyi tanımlanan bir bilimsel alandır. Çünkü güneş ışığının bilimsel yönleri özellikle ultraviyole (UV) ışınları ve bunun deriyle, direnç sistemi ile ve hatta ruhsal dünyayla etkileşimleri birçok bilim adamının, hekimin ilgisini çekmektedir. Deri hastalıkları UV ışınlarından etkilenir ve bunlar akut güneş yanığından, fotoalerji, kronik UV hasarı, yaşlanma ve deri kanserlerine kadar geniş bir spektrumu içerir. Öğle vakti dünya yüzeyine ulaşan UV ışınları deri üzerinde önemli etkilere sahiptir. Güneşten dalga boylarına göre 3 alt kategoriye ayrılan UV ışınlarının UVB olarak adlandırılan ikinci türü derinin epidermis denilen üst tabakasına etkiler. Güneş yanığının esas sorumlusudur. En yoğun şekilde güneşin tepede olduğu 10:00 ile 14:00 saatleri arasında yeryüzüne ulaşır ve filtrasyon minimaldir. UVB; DNA, RNA, protein, hücrenin temel komponentlerinde hasar oluşturabilir. Güneş ışığındaki, UVA derinin daha derin tabakalarına etki eder, deri hasarında ana rolü oynar. Deri üzerindeki kızarıklık ve bronzlaşma etkisi hemen ortaya çıkar. Derinin daha derin tabakalarına ulaşabildiğinden fotoyaşlanma ve deri kanseri gelişimine etkisi daha fazladır.
ÖNCE DERİ TİPİNİZİ BİLİN SONRA GÜNEŞE ÇIKIN
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Burada önemli olan kişinin deri tipini bilmesi ve bu doğrultuda korunmasıdır. FDA (İlaç ve Gıda Yönetimi) ve Amerikan Dermatoloji Akademisi tarafından kişilerin güneşe karşı reaksiyonuna göre 6 deri tipi tanımlanmıştır:
Tip 1: Daima ve kolaylıkla güneş yanığı oluşabilen, asla bronzlaşmayan, kızıl saçlı ve çilli kişiler
Tip 2: Daima ve kolaylıkla güneş yanığı oluşabilen, bazen bronzlaşabilen, açık tenli, açık renk saçlı ve mavi gözlüler
Tip 3: Bazen yanabilen, yavaş ve açık kahverengi tonda bronzlaşabilen ortalama deri tipi
Tip 4: Nadiren güneş yanığı görülen, daima orta kahverengi tonda yanan deri tipi
Tip 5: Yanma görülmeyen, çok iyi bronzlaşan, güneşe duyarsız derilerdir. Ortadoğulular gibi.
Tip 6: Asla yanmayan, çok koyu tenli, güneşe duyarsız deri tipidir. Siyahlar gibi.
Aslında insan vücudu kendini güneş ışığının zararlı etkilerinden korumak için bazı doğal koruyucu sistemlere sahiptir. Ancak bunlar yeterli olmadığından dışarıdan yardımcı koruyuculara ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü global ultraviyole ışınlarından korumak için bazı önerilerde bulunuyor.

A. Gün ortasında güneşte bulunma zamanını sınırlandırın: Yazın saat 10:00-14:00 arasında UV ışınları yeryüzüne enyoğun düzeyde ulaşır. Bu aralıkta güneşten kaçının.
B. Ultraviyole indeksini takip edin, öğlen 11:30-12:30 arasında, ekvatora yaklaştıkça, mevsime göre ilkbahar ve sonbaharda alınan UV günlük dozu yarı yoğunluktadır. Deniz seviyesinden yüksekdikçe, bulutlanma arttıkça ultraviyole ışınlarının zararlı etkisi azalır.
C. Gölgeleri akıllıca kullanın: Güneşli havada dışarıya çıkmamak en uygunudur. Ayrıca ışığı yansıtan su, çimen, kum ve kar gibi örtüler UV indeksini artırıcı etkiye sahiplerdir. Bu durumlarda gölge bile yeterli koruma sağlamaz.
D. Koruyucu giysiler giyin ve güneşten koruyucu gözlükler kullanın: En iyi korumayı giysiler sağlar. Baş çevresinde ortalama 10 cm genişliğinde koruyucu kenar içeren şapkalar yüz ve boyun için idealdir. Giysilerin Ultraviole Koruma Faktör(UPF) oranı 15-50 arasındadır ki bu da en az %93 oranında koruma demektir. Ağartılmamış pamuk, ipek en iyi koruyucu yaz kumaşlarıdır. Kumaşın dokuma sıklığı arttıkça UPF düzeyi artar. Açık renkli kıyafetler yansıtıcı etkilerinden dolayı tercih edilmelidir.
E. Güneşten koruyucu ürün kullanın: Güneşten koruyucu ajanlar artık ilaç gibi kabul edilmektedir. İlaç ve Gıda Yönetimi(FDA) tarafından kategorize edilerek güvenli ürünler tanımlanmıştır. İyi bir güneşten koruyucu
• Hem UVA hem de UVB’ye karşı koruma sağlamalı
• Kullanıcı tarafından iyi tolere edilmeli
• Kozmetik boyutu kabul edilebilir olmalı
• Toksik olmamalı
• Güneşte kararlılık düzeyini kaybetmemeli
• Suya dayanıklı olmalı
• Yüksek koruma oranına sahip olmalıdır.
Güneşten koruyucu ürünlerin üzerinde SPF olarak yazan kısaltma Güneşten koruma faktörü anlamına gelir.. Güneşten koruyucu ürünler etkinlik bakımından minimal, orta derecede, yüksek koruma olarak 3 kategoride sınıflanmıştır. Açık tene sahip olanlar SPF 15 ve üzerinde kullanmalıdır.
Güneşten koruyucu ürün kullanırken dikkat edilmesi gerekenler:
• Güneşten koruyucu ürünler güneşin zararlı etkinlerinden korunma programının sadece bir boyutudur, tamamı değildir
• En az SPF 15 olan ürünler tercih edilmelidir
• Özellikle burun, yanaklar, kulaklar, boyun sırtı, ellerin ve kolların dış yüzü, ayak üstleri ve saçsız baş derisine uygulanmalıdır
• Dudaklar SPF 15 ve üzeri ile korunmalıdır
• Deri arada yamalar kalmayacak şekilde kaplanmalıdır
• Ürün güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmeli, her iki saatte bir tekrarlanmalıdır. Yüzme ve aşırı efordan sonra da yeniden uygulanmalıdır.
• Gözler ve göz çevresi mümkünse gözlük ile korunmalıdır

Fotograf altı :Özellikle çocukluk yaşlarında güneş yanığından kaçınılmalıdır. 6 aydan küçük bebeklerde güneş koruyucu yerine fiziksel koruyucular tercih edilmelidir.
GÜNEŞİN DERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Güneş ışığının normal derideki etkilerini, akut, yani kısa, kronik yani uzun dönemdeki sonuçları olarak ele almak gerekir..
Akut yani kısa etkiler; güneşe maruziyetten genellikle 4-6 saat sonra başlar ve 12- 24 saatte en şiddetli seviyesine ulaşır. Mevsim, deri tipi, korunmanın düzeyi, maruziyetin süresi, kumsal-kar-su gibi yansıtıcıların varlığı güneş yanığının düzeyini belirler. Hafif kızarıklıktan su toplayan yaralara kadar değişen deri bulguları görülebilir. Ateş, bulantı, kusma ve baş ağrısı daha şiddetli ve geniş alanlı yanık olan olgularda görülür. Gözlerde kızarık ortaya çıkabilir. Tedavi için mümkünse bir dermatoloji hekimine başvurulmalıdır. Ancak hızlı bir müdahale için soğuk kompres, soğutucu losyonlar uygulanabilir, ağızdan sıvı takviyesi ve başka engel olabilecek hastalık yoksa bir adet aspirin tablet alınabilir.
Bronzlaşma, hızlı bronzlaşma özellikle koyu derililerde ve UVA maruziyeti ile dakikalar, saatler içinde görülür. Gecikmiş bronzlaşma haftalar aylar içinde ve UVB etkisi ile ortaya çıkar. Düşük dozlarda dahi UVB ile deride D vitamini sentezi görülür. Bilindiği gibi D vitamini özellikle çocuklarda kemik gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
Fotoyaşlanma; güneşe uzun süreli, yıllarca maruziyetten sonra gözle görülür değişiklikler ortaya çıkar. İleri yaştaki bir insanın yüz ve koltuk altı karşılaştırıldığında fotoyaşlanmanın derecesi anlaşılabilir. Özellikle tip 1 ve tip 2 derisi olanlarda koyu renkli ve siyahlara kıyasla çok daha sık ve yoğun görülür. Fotoyaşlanmanın bir çok farklı belirtisi bulunmaktadır: Deride sarımsı renk değişikliği ile birlikte kalınlaşma ve güneş gören alanlarda özellikle de yüzde kırışıklıklarla özellikle ensede görülür. Yaşlılık lekeleri, güneş gören alanlarda yüz, el sırtı, ön kol, gövde üst kısmı açık-koyu kahverengi, deri seviyesindeki renk değişiklikleridir. Çil, yüz, omuzlar ve ön kol en sık görüldüğü alanlardır. Açık yada orta kahverengi tonlarda deriden kabarık olmayan minik lekeler şeklindedir.
Fotoyaşlanmanın sık görülen belirtileri dışında deride açık-koyu renk değişikliklerinin birarada olduğu, yüzeyel kılcal damarların belirginleştiği, komedon denilen siyah yada beyaz başlı elemanların görülebildiği özel tablolar da bulunmaktadır.
GÜNEŞ IŞIĞININ KANSER GELİŞİMİNDEKİ RÖLÜ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Güneş ışığının kanser gelişiminde rolü vardır. Güneş ışığının , özellikle UVB’nin uzun süreli maruziyetinin gelişiminde başlıca rol oynadığı Solar Aktinik Keratoz deri hastalığıdır. UV radyasyonu, derinin en üst tabakasında DNA hasarı yapar ve bu hücrelerin kendi hasarlarını tamir edebilme yeteneğini engeller. Güneş ışığının en etkili olduğu yerler olan yüz ve el sırtları tipik yerleşim bölgeleridir. Yüzeyi genellikle ince ve pürüzlüdür, pembe yada kahverengi renklerde olabilir. Güneşten koruyucularla kendiliğinden gerileyebileceği gibi dermatolog kontrolünde tedavi edilmesi en uygun yaklaşımdır. Yassı Hücreli Kanserde ise kronik güneş maruziyeti en önemli risk faktörüdür. Ancak sigara, arsenik, insan papilloma virüsü, organ nakli gibi sebeplerle direnç sisteminin baskılanması, AIDS ve bazı genetik hastalıklar da gelişiminde rol oynayabilir. Aktinik keratoza benzer şekilde başlayabilir, ancak hızlı büyüme, sert zemin, kanama, ülser, deriden kabarık bir şekil alma gibi bulgular eşlik eder. Kesin tanı için biyopsi alınarak doku incelemesi yapılmalıdır. Büyüklüğü ve yerleşimi hastalığın seyrini ve tedavi yaklaşımını belirlediğinden erken tanı hayat kurtarıcıdır. Bazal Hücreli Kanser, en sık görülen deri kanseri tipidir. Beyaz ırk ve erkeklerde daha fazla görülen bazal hücreli kanser çoğunlukla 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Çocuklukta güneşe maruziyet ve tekrarlayan yanıklar, açık renk deri, AIDS, direnç sisteminin baskılanması, arsenik, iyonize radyasyon, bazı genetik hastalıklar(albinizm, kseroderma pigmentozum) bazal hücreli kanser gelişimindeki diğer risk faktörleridir. Farklı şekillerde karşımıza çıkabilen hastalığın en sık görülen kliniği “nodüler’’ dir. Yani, nohut tanesi büyüklüğünde, pembe veya deri renginde, yarı saydam, kenarları inci gibi parlak, yüzeyinde ince kılcal damarlar bulunabilen şekildir. Bazen ortasında ülser denilen yara açılabilir. Bunun dışında yüzeyel, pigmente, sklerozan olarak adlandırılan farklı klinik tiplerde de olabilir. Tanı biyopsi ile doğrulanmalı ve boyutuna, yerleşimine ve tipine göre tedavi yaklaşımı belirlenmelidir. Malin Melanom ise, son zamanlarda adını sıkça duyuran, son 20 yılda görülme sıklığı özellikle tip 1 ve 2 derisi olanlarda artmıştır. Genetik yapı, ailesel öykü, UVB ve UVA, çocuklukta güneş yanığı öyküsü, atipik benlerin varlığı, doğumsal dev benler, 50’den fazla ve 5mm’den büyük benlerin bulunması, direnç sisteminde baskılanma, bazı genetik hastalıklar (kseroderma pigmentozum) melanom için risk faktörleridir. Bir bende melanom kuşkusu uyandırabilecek bulgular; asimetrik görünüm, sınırlarının net seçilememesi, farklı renk tonlarının bir arada bulunması, çapında büyüme, yüzeyinde ülser-kanama olmasıdır. Erken tanının çok önemli olduğu hastalıkta tedavi hastalığın tipine, evresine göre belirlenir.
Ultraviyole Işınlarının Tetiklediği Hastalıklar
Prof. Dr. Güzin Özarmağan ; Ultraviyole ışınlarının tetiklediği hastalıkları belirmek gerekirse başlıcaları;
KURDEŞEN (Solar Ürtiker ): Güneş ışığı ile temastan birkaç dakika sonra ortaya çıkan ürtiker (kurdeşen) dir. Kaşıntı, kızarıklık ve kabarıklar ile karakterizedir. Tedavi için ağızdan ilaç kullanımı yada ışık tedavisi yani fototerapi seçenekler arasındadır.
YAZ ALERJİSİ ( Polimorf Işık Erüpsiyonu): Çoğunlukla kadınlarda görülen hastalığa yaz alerjisinde UV maruziyetinden saatler, günler içinde ortaya çıkar. Mercimek tanesi büyüklüğünde sert kızarıklıklar şeklindedir ve bunlar bazen su kabarcıkları görünümü alabilirler. Yüz, boyun ve el sırtı sık yerleşim yerleridir. Kortikosteroid içeren kremlerle kısa sürede iyileşir. Ancak özellikle yaz ayları başlamadan önce bir dermatoloğa başvurularak koruyucu önlemler ve tedaviler yapılmalıdır.
Kolonya, parfüm, traş losyonu gibi kokulu ürünlerin kullanımından sonra güneş ışığı, özellikle UVA ile temas kızarıklık ve koyu pigmentasyon şeklinde bir fotokimyasal reaksiyon yapabilir. Buna “Berloque dermatiti„ denilmektedir.
Bir diğer fototoksik dermatit bitkilerle ortaya çıkar. Çimen, havuç, incir, limon, havuç, kereviz, maydanoz gibi bitkilerle ve sonrasında güneş ışığı ile temas, uygulama alanlarında kızarık zeminde su toplayan yaraların oluşmasıyla oluşur.
Günümüzde kullanılan yerel ürünler içinde güneşten korucuların içerdiği bazı maddeler (PABA, benzophenon, cyclohexanol gibi) fotoalerjik potansiyele sahiptir. Ayrıca tiazid grubu tansiyon düşürücü ilaçlar, sülfonamid, pridoksin de fotoalerjik reaksiyon yapabilirler.