Bu Blogda Ara

güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Nisan 2010 Salı

Bebeklerinizi sıcaktan koruyun...

Uzmanlar ebeveynleri aşırı sıcak havalar için uyarıyor...Bebeğiniz sıvı almayı reddediyorsa, her zaman olduğundan daha az bez ıslatıyorsa veya kusuyorsa vakit geçirmeden doktora başvurmanız gerekiyor...
Kavurucu sıcaklar geldi çattı... Bu havalarda özellikle bebekler, ısıdan kolayca etkilendikleri için sıcak çarpması, vücutta sıvı yetersizliği gibi önemli risklere maruz kalabilir, terleme nedeniyle de cildin nemli kalan bölgelerinde isilik görülebilir. Bebekleri sıcaktan nasıl koruyabilirsiniz?
-Anne sütü alan bebeklerin sıcak günlerde fazladan emzirilmesi gerekebilir, fazladan su içmeleri gerekmez. Mama ile beslenen bebeklerin fazladan mama alması, susamış gibi gözükmeleri durumunda az miktarda kaynayıp soğutulmuş su içmeleri gerekebilir.
-Bebeği evinizdeki en serin bölgede tutun. Vantilatör çalıştırabilirsiniz, ancak vantilatörün direkt olarak bebeğe yönelik olmaması ve ev içindeki havayı dolaştırmak amacıyla kullanılması gereklidir.
-Çok sıcaksa vantilatörün önüne ıslak bir havlu koyarak havanın serinlemesini sağlayabilirsiniz. Bebeğin üşümemesine özen gösterin.
-Bebeğinizi, siz kendinizi hangi giysilerle rahat hissediyorsanız, o şekilde giydirin. Çok sıcak havalarda sadece bir atlet ve bez ile tutabilir, uyurken de ince bir çarşaf örtebilirsiniz.
-Klimanız varsa odanın çok soğuk olmamasına dikkat edin. Oda ısısının 24-26 derece olması yeterlidir.
-Dışarı çıkarken bebeği ince giydirin ancak kollarını ve bacaklarını kapatın.
-Sıcak havalarda seyahat etmekten kaçının. Gerekmesi durumunda sabah erken saatlerde seyahat edin. Bebekler araba içerisinde kolaylıkla aşırı sıcaklaşabilir. Bebeği asla arabada yalnız bırakmayın. Seyahat ederken, camdan geçen güneş ışığı bebeğin cildinde yanık oluşmasına neden olabileceğinden, bebeğin gölgede olmasına dikkat edin.
-Ilık bir banyo bebeğin serinlemesine yardımcı olabilir.
İsilik
İsilik küçük, toplu iğne başı gibi, içi su dolu, kırmızı kabarcıklardır. Sıcak havalarda cildin bez bölgesi ya da çene altı gibi nemli kalan bölgelerinde sık görülür. Cildi korumak için pişik kremleri kullanılabilir. Bebeğin bez içinde kalan bölgesi için kullandığınız pişik kremini çene altında ve isiliğe duyarlı diğer bölgelerde de da kullanabilirsiniz. Bebeğin giysilerinin sık sık değiştirilmesi, pamuklu giysilerin tercih edilmesi ve sık sık ılık banyo yaptırılması da yararlı olabilir.
Açık havada nelere dikkat etmelisiniz?
Bebeğin cildi incedir ve henüz güneşe karşı yeterli doğal korunmayı geliştirmemiştir, dolayısıyla çok daha hızlı yanar ve zarar görür. Bebeğinizi mümkün olduğunca gölgede tutun, ancak mutlaka dışarı çıkması gerekiyorsa şunlara dikkat edin:
Bebeğinize gölge oluşturun. Pusetin üzerine gereceğiniz bir çarşaf bu işi görebilir. Pusetin güneşliği varsa, onu açın.
Bebeğinizin gövdesi, kolları ve bacaklarını kapatan giysiler giydirin ve başına geniş kenarlı bir şapka takın.
Bebeğinizin elleri ya da yüzü gibi bölgeleri gölge yaparak ya da giysiler ile güneşten korumanız mümkün değilse, bebekler için özel güneş koruma kremlerini kullanın. 3*+ koruma faktörlü geniş spektrumlu bir kremi tercih edin.
Dehidrasyon (sıvı kaybı)
Bebekler yeterince sıvı almazlarsa veya ishal, kusma ya da terleme nedeniyle sıvı kaybederlerse dehidrasyon, yani vücut hücreleri ve kandan çok fazla sıvı kaybetmesi gelişebilir.
Bebeklerde dehidrasyon, bebeğin iyi gözükmemesi, her zamankinden daha gevşek veya huysuz olması, kilo kaybetmesi, cildinin kuru olması, bıngıldağın çökmesi ve her zamankinden daha az bez ıslatmasından anlaşılır.
Dehidrasyon gelişen bebekler bol sıvı almalıdır. Aksi halde hastane tedavisi gerekli olabilir. Bebeğinizde dehidrasyon olduğunu düşünüyorsanız, doktora başvurmalısınız.
Sıcak çarpması
Vücuttan çok fazla su kaybedildiğinde ve bebeğin ya da çocuğun vücut ısısı yükselmeye başladığında sıcak çarpması meydana gelir. Şiddetli olması durumunda organlara zarar verebilir ve ölümcül olabilir.
Bebek, çocuk ve yetişkinlerde sıcak çarpmasının belirtileri
Vücut ısısının yükselmesi
Normalden az idrar çıkarılması ve idrarın koyu renk olması
Susamanın artması (ancak daha sonra bebek zayıf düştükçe daha az su içebilir)
Ağız ve göz kuruluğu
Baş ağrısı, kas krampları
Uykulu hal ya da vücudun “gevşek” olması
Zihin bulanıklığı, nefes darlığı ve kusma
Koma (dokunulduğunda veya seslenildiğinde uyanmama)
Sıcak çarpması durumunda ne yapılmalı?
Bebeğiniz ya da daha büyük çocuğunuzda bu belirtilerden herhangi biri varsa acil tedavi edilmesi gereklidir. Hafif düzeyde dehidrasyon gelişen bebekler fazladan sıvı alarak düzelebilseler de, sıcak çarpması belirtilerinin ortaya çıkması durumunda çocuğun hastane veya başka bir sağlık merkezinde tedavi edilmesini gerekir.
Bebeğiniz için yardım sağlayana dek siz neler yapmalısınız?
Derhal bir ambulans çağırın veya bebeğinizi en yakın sağlık kuruluşuna götürün.Bebeği ıslak bezlerle sarın.
Bebek bilincini yitirmiş veya güvenli bir şekilde yutkunamıyor olmadığı sürece, sıvı vermeye çalışmaya devam edin.
Sıcak çarpmasını önlemek için
Bebekler serin, gölge ortamlarda tutulmalıdır. Dışarı çıkmak gerektiğinde bebeğin pusetine gölgelik yapılmalıdır.
Bebekler ve küçük çocuklar kesinlikle arabada yalnız bırakılmamalıdır.
Bebekler susadıklarını ifade edemezler, bu nedenle sıcak günlerde fazladan sıvı vermeyi siz düşünmelisiniz.
Bebeğinizin vücudu gevşek bir hal alması ya da huysuzlaşması sıcak sıkıntısının işareti olabilir ve bebeğe daha fazla sıvı vermeniz ve doktorunuza kontrol ettirmeniz gerekebilir.

TATİLDEN SONRA DOKTORA GİTMEMEK İÇİN

Aman güneşe dikkat edin.. Bilinçsiz bronzlaşma başta kanser olmak üzere birçok deri hastalığına sebep olabilir...

Dayanılmaz sıcaklar bastırdı, ilk fırsatta deniz kenarına gidip ferahlamak ve bronzlaşıp güzelleşmek istiyorsunuz.. Yola çıkmadan önce bu yazıyı mutlaka okuyun.. Çünkü sağlığınız her şeyden değerliii...

İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güzin Özarmağan, güneşe ve ultraviyole ışınlarına karşı dikkatli olunması konusunda uyarıyor.. Çünkü bilinçsiz güneşlenme ya da güneşe çıkma sağlığımızda onarılması zor hastalıklara sebep olabilir....
10:00- 14:00 SAATLERİNDE GÜNEŞTEN SAKININ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan ; Güneş yaşamsal kaynaklarımız arasında sayılan birkaç olgudan birisidir. Fotobiyoloji gün geçtikçe daha iyi tanımlanan bir bilimsel alandır. Çünkü güneş ışığının bilimsel yönleri özellikle ultraviyole (UV) ışınları ve bunun deriyle, direnç sistemi ile ve hatta ruhsal dünyayla etkileşimleri birçok bilim adamının, hekimin ilgisini çekmektedir. Deri hastalıkları UV ışınlarından etkilenir ve bunlar akut güneş yanığından, fotoalerji, kronik UV hasarı, yaşlanma ve deri kanserlerine kadar geniş bir spektrumu içerir. Öğle vakti dünya yüzeyine ulaşan UV ışınları deri üzerinde önemli etkilere sahiptir. Güneşten dalga boylarına göre 3 alt kategoriye ayrılan UV ışınlarının UVB olarak adlandırılan ikinci türü derinin epidermis denilen üst tabakasına etkiler. Güneş yanığının esas sorumlusudur. En yoğun şekilde güneşin tepede olduğu 10:00 ile 14:00 saatleri arasında yeryüzüne ulaşır ve filtrasyon minimaldir. UVB; DNA, RNA, protein, hücrenin temel komponentlerinde hasar oluşturabilir. Güneş ışığındaki, UVA derinin daha derin tabakalarına etki eder, deri hasarında ana rolü oynar. Deri üzerindeki kızarıklık ve bronzlaşma etkisi hemen ortaya çıkar. Derinin daha derin tabakalarına ulaşabildiğinden fotoyaşlanma ve deri kanseri gelişimine etkisi daha fazladır.
ÖNCE DERİ TİPİNİZİ BİLİN SONRA GÜNEŞE ÇIKIN
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Burada önemli olan kişinin deri tipini bilmesi ve bu doğrultuda korunmasıdır. FDA (İlaç ve Gıda Yönetimi) ve Amerikan Dermatoloji Akademisi tarafından kişilerin güneşe karşı reaksiyonuna göre 6 deri tipi tanımlanmıştır:
Tip 1: Daima ve kolaylıkla güneş yanığı oluşabilen, asla bronzlaşmayan, kızıl saçlı ve çilli kişiler
Tip 2: Daima ve kolaylıkla güneş yanığı oluşabilen, bazen bronzlaşabilen, açık tenli, açık renk saçlı ve mavi gözlüler
Tip 3: Bazen yanabilen, yavaş ve açık kahverengi tonda bronzlaşabilen ortalama deri tipi
Tip 4: Nadiren güneş yanığı görülen, daima orta kahverengi tonda yanan deri tipi
Tip 5: Yanma görülmeyen, çok iyi bronzlaşan, güneşe duyarsız derilerdir. Ortadoğulular gibi.
Tip 6: Asla yanmayan, çok koyu tenli, güneşe duyarsız deri tipidir. Siyahlar gibi.
Aslında insan vücudu kendini güneş ışığının zararlı etkilerinden korumak için bazı doğal koruyucu sistemlere sahiptir. Ancak bunlar yeterli olmadığından dışarıdan yardımcı koruyuculara ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü global ultraviyole ışınlarından korumak için bazı önerilerde bulunuyor.

A. Gün ortasında güneşte bulunma zamanını sınırlandırın: Yazın saat 10:00-14:00 arasında UV ışınları yeryüzüne enyoğun düzeyde ulaşır. Bu aralıkta güneşten kaçının.
B. Ultraviyole indeksini takip edin, öğlen 11:30-12:30 arasında, ekvatora yaklaştıkça, mevsime göre ilkbahar ve sonbaharda alınan UV günlük dozu yarı yoğunluktadır. Deniz seviyesinden yüksekdikçe, bulutlanma arttıkça ultraviyole ışınlarının zararlı etkisi azalır.
C. Gölgeleri akıllıca kullanın: Güneşli havada dışarıya çıkmamak en uygunudur. Ayrıca ışığı yansıtan su, çimen, kum ve kar gibi örtüler UV indeksini artırıcı etkiye sahiplerdir. Bu durumlarda gölge bile yeterli koruma sağlamaz.
D. Koruyucu giysiler giyin ve güneşten koruyucu gözlükler kullanın: En iyi korumayı giysiler sağlar. Baş çevresinde ortalama 10 cm genişliğinde koruyucu kenar içeren şapkalar yüz ve boyun için idealdir. Giysilerin Ultraviole Koruma Faktör(UPF) oranı 15-50 arasındadır ki bu da en az %93 oranında koruma demektir. Ağartılmamış pamuk, ipek en iyi koruyucu yaz kumaşlarıdır. Kumaşın dokuma sıklığı arttıkça UPF düzeyi artar. Açık renkli kıyafetler yansıtıcı etkilerinden dolayı tercih edilmelidir.
E. Güneşten koruyucu ürün kullanın: Güneşten koruyucu ajanlar artık ilaç gibi kabul edilmektedir. İlaç ve Gıda Yönetimi(FDA) tarafından kategorize edilerek güvenli ürünler tanımlanmıştır. İyi bir güneşten koruyucu
• Hem UVA hem de UVB’ye karşı koruma sağlamalı
• Kullanıcı tarafından iyi tolere edilmeli
• Kozmetik boyutu kabul edilebilir olmalı
• Toksik olmamalı
• Güneşte kararlılık düzeyini kaybetmemeli
• Suya dayanıklı olmalı
• Yüksek koruma oranına sahip olmalıdır.
Güneşten koruyucu ürünlerin üzerinde SPF olarak yazan kısaltma Güneşten koruma faktörü anlamına gelir.. Güneşten koruyucu ürünler etkinlik bakımından minimal, orta derecede, yüksek koruma olarak 3 kategoride sınıflanmıştır. Açık tene sahip olanlar SPF 15 ve üzerinde kullanmalıdır.
Güneşten koruyucu ürün kullanırken dikkat edilmesi gerekenler:
• Güneşten koruyucu ürünler güneşin zararlı etkinlerinden korunma programının sadece bir boyutudur, tamamı değildir
• En az SPF 15 olan ürünler tercih edilmelidir
• Özellikle burun, yanaklar, kulaklar, boyun sırtı, ellerin ve kolların dış yüzü, ayak üstleri ve saçsız baş derisine uygulanmalıdır
• Dudaklar SPF 15 ve üzeri ile korunmalıdır
• Deri arada yamalar kalmayacak şekilde kaplanmalıdır
• Ürün güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmeli, her iki saatte bir tekrarlanmalıdır. Yüzme ve aşırı efordan sonra da yeniden uygulanmalıdır.
• Gözler ve göz çevresi mümkünse gözlük ile korunmalıdır

Fotograf altı :Özellikle çocukluk yaşlarında güneş yanığından kaçınılmalıdır. 6 aydan küçük bebeklerde güneş koruyucu yerine fiziksel koruyucular tercih edilmelidir.
GÜNEŞİN DERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Güneş ışığının normal derideki etkilerini, akut, yani kısa, kronik yani uzun dönemdeki sonuçları olarak ele almak gerekir..
Akut yani kısa etkiler; güneşe maruziyetten genellikle 4-6 saat sonra başlar ve 12- 24 saatte en şiddetli seviyesine ulaşır. Mevsim, deri tipi, korunmanın düzeyi, maruziyetin süresi, kumsal-kar-su gibi yansıtıcıların varlığı güneş yanığının düzeyini belirler. Hafif kızarıklıktan su toplayan yaralara kadar değişen deri bulguları görülebilir. Ateş, bulantı, kusma ve baş ağrısı daha şiddetli ve geniş alanlı yanık olan olgularda görülür. Gözlerde kızarık ortaya çıkabilir. Tedavi için mümkünse bir dermatoloji hekimine başvurulmalıdır. Ancak hızlı bir müdahale için soğuk kompres, soğutucu losyonlar uygulanabilir, ağızdan sıvı takviyesi ve başka engel olabilecek hastalık yoksa bir adet aspirin tablet alınabilir.
Bronzlaşma, hızlı bronzlaşma özellikle koyu derililerde ve UVA maruziyeti ile dakikalar, saatler içinde görülür. Gecikmiş bronzlaşma haftalar aylar içinde ve UVB etkisi ile ortaya çıkar. Düşük dozlarda dahi UVB ile deride D vitamini sentezi görülür. Bilindiği gibi D vitamini özellikle çocuklarda kemik gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
Fotoyaşlanma; güneşe uzun süreli, yıllarca maruziyetten sonra gözle görülür değişiklikler ortaya çıkar. İleri yaştaki bir insanın yüz ve koltuk altı karşılaştırıldığında fotoyaşlanmanın derecesi anlaşılabilir. Özellikle tip 1 ve tip 2 derisi olanlarda koyu renkli ve siyahlara kıyasla çok daha sık ve yoğun görülür. Fotoyaşlanmanın bir çok farklı belirtisi bulunmaktadır: Deride sarımsı renk değişikliği ile birlikte kalınlaşma ve güneş gören alanlarda özellikle de yüzde kırışıklıklarla özellikle ensede görülür. Yaşlılık lekeleri, güneş gören alanlarda yüz, el sırtı, ön kol, gövde üst kısmı açık-koyu kahverengi, deri seviyesindeki renk değişiklikleridir. Çil, yüz, omuzlar ve ön kol en sık görüldüğü alanlardır. Açık yada orta kahverengi tonlarda deriden kabarık olmayan minik lekeler şeklindedir.
Fotoyaşlanmanın sık görülen belirtileri dışında deride açık-koyu renk değişikliklerinin birarada olduğu, yüzeyel kılcal damarların belirginleştiği, komedon denilen siyah yada beyaz başlı elemanların görülebildiği özel tablolar da bulunmaktadır.
GÜNEŞ IŞIĞININ KANSER GELİŞİMİNDEKİ RÖLÜ
Prof. Dr. Güzin Özarmağan; Güneş ışığının kanser gelişiminde rolü vardır. Güneş ışığının , özellikle UVB’nin uzun süreli maruziyetinin gelişiminde başlıca rol oynadığı Solar Aktinik Keratoz deri hastalığıdır. UV radyasyonu, derinin en üst tabakasında DNA hasarı yapar ve bu hücrelerin kendi hasarlarını tamir edebilme yeteneğini engeller. Güneş ışığının en etkili olduğu yerler olan yüz ve el sırtları tipik yerleşim bölgeleridir. Yüzeyi genellikle ince ve pürüzlüdür, pembe yada kahverengi renklerde olabilir. Güneşten koruyucularla kendiliğinden gerileyebileceği gibi dermatolog kontrolünde tedavi edilmesi en uygun yaklaşımdır. Yassı Hücreli Kanserde ise kronik güneş maruziyeti en önemli risk faktörüdür. Ancak sigara, arsenik, insan papilloma virüsü, organ nakli gibi sebeplerle direnç sisteminin baskılanması, AIDS ve bazı genetik hastalıklar da gelişiminde rol oynayabilir. Aktinik keratoza benzer şekilde başlayabilir, ancak hızlı büyüme, sert zemin, kanama, ülser, deriden kabarık bir şekil alma gibi bulgular eşlik eder. Kesin tanı için biyopsi alınarak doku incelemesi yapılmalıdır. Büyüklüğü ve yerleşimi hastalığın seyrini ve tedavi yaklaşımını belirlediğinden erken tanı hayat kurtarıcıdır. Bazal Hücreli Kanser, en sık görülen deri kanseri tipidir. Beyaz ırk ve erkeklerde daha fazla görülen bazal hücreli kanser çoğunlukla 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Çocuklukta güneşe maruziyet ve tekrarlayan yanıklar, açık renk deri, AIDS, direnç sisteminin baskılanması, arsenik, iyonize radyasyon, bazı genetik hastalıklar(albinizm, kseroderma pigmentozum) bazal hücreli kanser gelişimindeki diğer risk faktörleridir. Farklı şekillerde karşımıza çıkabilen hastalığın en sık görülen kliniği “nodüler’’ dir. Yani, nohut tanesi büyüklüğünde, pembe veya deri renginde, yarı saydam, kenarları inci gibi parlak, yüzeyinde ince kılcal damarlar bulunabilen şekildir. Bazen ortasında ülser denilen yara açılabilir. Bunun dışında yüzeyel, pigmente, sklerozan olarak adlandırılan farklı klinik tiplerde de olabilir. Tanı biyopsi ile doğrulanmalı ve boyutuna, yerleşimine ve tipine göre tedavi yaklaşımı belirlenmelidir. Malin Melanom ise, son zamanlarda adını sıkça duyuran, son 20 yılda görülme sıklığı özellikle tip 1 ve 2 derisi olanlarda artmıştır. Genetik yapı, ailesel öykü, UVB ve UVA, çocuklukta güneş yanığı öyküsü, atipik benlerin varlığı, doğumsal dev benler, 50’den fazla ve 5mm’den büyük benlerin bulunması, direnç sisteminde baskılanma, bazı genetik hastalıklar (kseroderma pigmentozum) melanom için risk faktörleridir. Bir bende melanom kuşkusu uyandırabilecek bulgular; asimetrik görünüm, sınırlarının net seçilememesi, farklı renk tonlarının bir arada bulunması, çapında büyüme, yüzeyinde ülser-kanama olmasıdır. Erken tanının çok önemli olduğu hastalıkta tedavi hastalığın tipine, evresine göre belirlenir.
Ultraviyole Işınlarının Tetiklediği Hastalıklar
Prof. Dr. Güzin Özarmağan ; Ultraviyole ışınlarının tetiklediği hastalıkları belirmek gerekirse başlıcaları;
KURDEŞEN (Solar Ürtiker ): Güneş ışığı ile temastan birkaç dakika sonra ortaya çıkan ürtiker (kurdeşen) dir. Kaşıntı, kızarıklık ve kabarıklar ile karakterizedir. Tedavi için ağızdan ilaç kullanımı yada ışık tedavisi yani fototerapi seçenekler arasındadır.
YAZ ALERJİSİ ( Polimorf Işık Erüpsiyonu): Çoğunlukla kadınlarda görülen hastalığa yaz alerjisinde UV maruziyetinden saatler, günler içinde ortaya çıkar. Mercimek tanesi büyüklüğünde sert kızarıklıklar şeklindedir ve bunlar bazen su kabarcıkları görünümü alabilirler. Yüz, boyun ve el sırtı sık yerleşim yerleridir. Kortikosteroid içeren kremlerle kısa sürede iyileşir. Ancak özellikle yaz ayları başlamadan önce bir dermatoloğa başvurularak koruyucu önlemler ve tedaviler yapılmalıdır.
Kolonya, parfüm, traş losyonu gibi kokulu ürünlerin kullanımından sonra güneş ışığı, özellikle UVA ile temas kızarıklık ve koyu pigmentasyon şeklinde bir fotokimyasal reaksiyon yapabilir. Buna “Berloque dermatiti„ denilmektedir.
Bir diğer fototoksik dermatit bitkilerle ortaya çıkar. Çimen, havuç, incir, limon, havuç, kereviz, maydanoz gibi bitkilerle ve sonrasında güneş ışığı ile temas, uygulama alanlarında kızarık zeminde su toplayan yaraların oluşmasıyla oluşur.
Günümüzde kullanılan yerel ürünler içinde güneşten korucuların içerdiği bazı maddeler (PABA, benzophenon, cyclohexanol gibi) fotoalerjik potansiyele sahiptir. Ayrıca tiazid grubu tansiyon düşürücü ilaçlar, sülfonamid, pridoksin de fotoalerjik reaksiyon yapabilirler.